İnanmak
Malum, sosyal medya müthiş bir güç. İsteyen ve gayretli olan herkes bir yalana binlerce kişiyi katabiliyor. Her gün onlarca iddia ulaşıyor milyonlara.
Her okuduğuna inanma... her gördüğün gerçek olmayabilir... kime güveneceğini iyi seç... babana bile güvenme... kitap okuyana güven... okumuş da okumamış da bir... ülkenin hali içler acısı... ülkeye bok atanlar yükselişi gölgelemeye çalışıyor... hepsi oyun bunların... dış güçlerin maşası... yalan bu... hayvanlar... aldatmalar... töre... soykırım var... yok... kıskançlık... darp... şiddet ve şiddet... cinsel tercihlere saygı duy... halkı kötüye sürüklüyorlar...
Bir şeyin doğruluğunu, bir şeyin doğrusunu nasıl tespit edebiliriz? Böylesi her bakımdan özen gerektiren ve çok yönlü bir soruya net bir cevap bulmak pek olası gelmiyor fakat kendimce bu analiz aşamasında insanın duyduğu, okuduğu veya gördüğü şey karşısında zihninin verdiği ilk tepki -hani o içgüdüsel tepki- hesaba katılmalı. Altını çizerek tekrarlıyorum hesaba katılmalı. Sadece ilk andaki içgüdüsel tepkiye güvenip karar vermek herhangi bir alternatif kadar yetersiz kalacaktır. Yalnız doğru şekilde hesaba katılıp bu sürece dahil edilirse daha...
Daha ne? İşte bu soru tam da şuan fark ettiğim asıl problemi çıkarttı ortaya. Biz karar verirken ne istiyoruz? Ya da hepimizin isteği tek bir şey mi var? Aranan şey muhtelif olamaz mı? Mutlak gerçekliği mi arıyoruz, çıkarımızı mı kolluyoruz, vicdanımızı kandırmanın yolunu mu bulmaya çalışıyoruz, kendimizi mi düşünüyoruz yoksa toplumumuzu mu? Bu uzun soru cümlesinin bir değişiği ve belki daha olması gerekeni ise, hangisini hedeflemeliyiz?
Yorumlar
Yorum Gönder