Yakışıksız bir kararsızlık [2.Bölüm]
Bu şey bende doğru işlemiyor. Bundan eminim. Belirdiği andan itibaren huzursuzluk getiriyor beraberinde, sürekli bir ikilem yaşatarak.
Üzerinde beyaz örtü, yeşil bir bahçede, yakışıksız bir elma ağacı altında küçük kare bir masa,
manzarası ferah. Kahveni almışsın ve tadını çıkaracaksın. Kupa sabit değil yalnız
masada, döküyorsun kahveyi. Örtü kirlendi. Püskür kendine ‘Ne salaksın! Hiç
olmasaydı o beyaz örtü ne olurdu yani!’. Püskür yine ‘Ne diye bozuyorsun
keyfini, altı üstü kahve döküldü!’. Püskür devamlı ‘Susacak mısın? Soğuyor
kahven.’. Biraz yatışıyorsun ‘Neyse yer güzel, insan ferahlıyor. Zihninin üstünden bir
ütüyle geçmek gibi.’. Devamında şölen başlıyor, tıpkı gezinti öncesi tartışan
ebeveynlerini izleyen çocuklar misali asıl uzaklaşmanın susunca başladığını,
devamında rölantide çalışan ve ufak ufak sorgulayan beynin arayı inciten
sözlerden daha çok açtığını bilmiyorsun. Belirgin olmayan bir geçiş yaşanıyor
-ufuk çizgisi seçilmiyor, artık soğuk sulardasın-
-Keşke…
…
>Daha dolduramıyorsun şu cümleyi, sevmek çok sana.
-Yahu, keşke sevseydi işte beni.
>Bu mu? ‘Sevmedi ama sevseydi.’. Peh peh! Sihirli bir
değnekle değiştirmek ister miydin akışı?
-Hayır! Öyle olmaz.
>Gururlu bir adamsın, baksana, kolay olmasını
istemiyorsun(!). Sakın zor seviyorum falan deme bana.
-Zora gelemediğimden mi bu kadar az şey yaşadım? Daha fazla
gayret etseydim ne yanlış olurdu ki?
>Utanır mıydın? Karmaşık mıydı senin durumun? Engellerin
mi vardı? İstesen de, göze alsan da yapamaz mıydın? Vay be! Bir sen yaşadın
böyle şeyleri, değil mi?
-Utanmak ya da gurur değildi en büyük frenim, hiçbir şey
gelmemişti ondan bana. Belki yine harekete geçmeyecek, geçemeyecektim ama ortada hiçbir şey yoktu sanki.
>Neyi sevdin peki? Hiçbir şey yoksa ve yine de sevdiysen,
o halde o çok tiksindiğin ‘ilgiden doğan aşklar’dan değildi bu.
-Çok çocukça, lanet olsun, başından beri sevmedim bu
sevgiyi. Çok zaman oldu ve ufacık bir şey bile yok bu sevgiyi haklı çıkartacak.
Güzel bir kız mıydı? Güzellik neydi ki o zamanlar? Seni sevdiğin şeyleri mi
seviyordu? Bu nasıl bir sevgi doğursun ki? Lanet olsun, aklıma soru bile
gelmiyor.
>Güzel gülüyormuş ya, öyle demiştin bir sefer.
-Boş ver, tamam beğenmiş olayım gülüşünü, gözleri güzel
olmuş olsun…
> :)
-Hadi bunlar olsun sebebi bu şeyin…
>Aşk olum ‘bu şey’, neden bu kadar zor söylemek?
-Aşk demek istemiyorum!
>Ya şu lafa bak! Aptal aptal konuşma.
-Değil olum aşk.
>Aşk ulan. Ne kadar saçmaysa da öyle. Niye bu kadar
inatlaşıyorsun?
-Haklı bir sevgi değil bu çünkü. İnsanlar aşık olunca her
şeyi göze alıyor, yemeden içmeden kesiliyor, yazıyor ve o yazıları aşklarından
yazıyor. Bense sinirimden yazıyorum, yazıp haklı çıkmaya çalışıyorum, ‘keşke’
yazıyorum devamına kelimeler ekliyorum. Bu illet de -sağ olsun- yıllar içinde
periyodik şekilde hortluyor. Devamlı diri kalıyor. Devamlı sinir oluyorum,
yazıyorum. Acaba tümden silinse bir daha yazmaz mıyım?
…
>Ve tabii yenileri ekleniyor…
-Ve tabii yenileri ekleniyor… Onlar da yanıyor kurunun
yanında.
>Her şey için onu suçluyorsun dimi?
-Onu niye suçlayayım, yahu? İnsan merdivenleri ikişer ikişer
çıkarken bir iki basamağı atlayınca, es geçilen basamakların acısının sebebi
sayamaz ki kendini.
>Amma kaderci oldu.
-Neyse ne!
Bu gayet güzel bir son oldu. Açtın ve aştın, değil mi? He
tabii insan için çok mantıklı bir yaratık denemez. Ayrıca 'güzel bir son' olamaz.
Son bulması rahatlatabilir bazı şeylerin, yine de bir şeyin son bulma şekli her
zaman dramatiktir. O şeyin ölümüdür çünkü. Hep olsa toprağa bakıp kumlu görüntüsüyle
birkaç anısını görürsün ve ne kadar inatçı olursa olsun çürür her şey. Bir şeyi
kaybetmekten bahsediyoruz, bu mutlu edemez kimseyi. Her neyse, insan dedik,
mantıklı bir yaratık değil. Yarayı kurcalama dersin; duramaz, kurcalar ve
kanatır yine.
-Ama kaçırdığım fırsatlar da yok değil. Belki her şey farklı
olurdu, güzel olurdu. Olmadı silip atardım. Öyle olurdu kesin. Sonuçta bunca
zaman sonra görsem onu, kafamda milyonlarca şartlanmış, muhalif eleştirmenle karşılar, en ufak ayrılıkta keserdim cezasını, sonra o da yok olup giderdi.
+Yeter! Sen burayı uygun değilsin. Burayı karalıyorsun kararsız düşüncelerinle.
Yorumlar
Yorum Gönder